6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunumuza göre (Madde 106) bir hakkın ya da hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun tespit edilebilmesi için, bir belgenin sahte olup olmadığının anlaşılabilmesi için tespit davasının açılabileceği düzenlenmiştir. Bu maksatla bir tespit davası açılabilmesi için öncelikle davacının (kanunda belirtilen istisnai durumlar dışında) davayı açmak için hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunup bulunmadığına bakılmaktadır. Belirtmek gerekir ki maddi vakıalar tek başına tespit davasının konusunu oluşturamaz. Tespit davaları somut olayın özelliklerine göre bir durumun tespiti (örneğin kiracılık sıfatının tespiti) yahut uyuşmazlığa konu olabilecek bir miktarın tespiti için (örneğin trafik kazalarında araç değer kaybı bedelinin tespiti) açılabilmektedir.
Belirsiz alacak davaları ise Hukuk Muhakemeleri Kanununda tespit davasını takip eden maddede (Madde 107) düzenlenmiştir. Davacıya, şayet dava konusu alacağın miktarının ya da değerinin tam olarak belirlenemediği, bu miktarın ya da değerinin belirlenmesinin davacı taraftan beklenemeyeceği ya da bunun imkansız olduğu hallerde ‘‘belirsiz alacak davası’’ açma hakkı verilmiştir. Davacı; mahkeme tahkikatı tamamlandığında, alacak artık belirli bir hale geldiğinde tahkikat sona ermeden hakim tarafından verilecek iki hafta içerisinde uygulamada ‘‘talep arttırımı’’ olarak nitelenen ve iddianın genişletilmesi yasağına bağlı olmaksızın dolayısı ile ıslah niteliğinde de olmayan bir talep ile alacağı tam ve kesin olarak belirleyebilmektedir. Belirsiz alacak davalarında zamanaşımının kısmi alacak davalarının aksine tüm alacak için kesilmesi, ‘‘talep arttırım’’ talebinin ıslah niteliğinde olmaması gibi davacı lehine birtakım sonuçlar doğduğundan yargılamada davacı taraflarca sıklıkla kullanılan bir durum haline gelmiştir.
Alacağın tam olarak belirlenmesinin mümkün olmadığı durumlarda davacı taraf tespit davası açabilir, tespit ile talep ettiği konu belirli duruma gelebilir ya da belirsiz alacak davası açarak talebini tahkikat sona ermeden (alacağı belirli hale geldiğinde) arttırabilir. Ancak burada düşünülmesi ve tartışılması gereken konu tespit davası ile belirli hale gelmiş uyuşmazlık miktarı hakkında belirsiz alacak davasının açılıp açılamayacağı sorunudur. Buna göre kişi henüz belirsiz durumda olan alacağını tespit davası ile tespit ettiği durumda yine de belirsiz alacak davası açabilecek midir?
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin vermiş olduğu ve sonrasında Hukuk Genel Kurulu’nca onanan karar öz bir anlatım ile delil tespiti davası ile tespit edilmiş alacak hakkında belirsiz alacak davası açılamayacağı yönündeydi ancak somut uyuşmazlıkta Hukuk Genel Kurulu’na karar düzeltme yolu ile başvuran davacı vekilinin başvurusu sonucunda içtihat değişikliğine gidilmiştir.
‘‘Davacı şirketin talebi üzerine Antalya 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/60 D.İş sayılı dosyasında düzenlenen 17.09.2015 tarihli delil tespit raporunda davacının davaya konu olay sebebiyle uğradığı zararın, Ar-Ge çalışmaları için yapılan harcamalar yönünden 3.300.000,00TL, domates, biber ve hıyar çeşit ve hatları için yapılan harcamalar yönünden 2.475.000,00TL, mahrum kalınan kâr yönünden ise 5.875.000TL olduğu belirtilmiş ise de, sözü edilen delil tespiti raporunun dışında dosya kapsamında birçok bilirkişi raporu bulunduğu, bu raporların birbiri ile ve delil tespiti raporu ile çelişkili olduğu anlaşılmaktadır. Kaldı ki davacı tarafça dava açılmadan önce delil tespiti yaptırma yoluna gidilmiş olmasının, davaya konu edilen zarar veya alacak miktarının belirli hâle getirdiği şeklinde yorumlamak Kanunun amacına aykırıdır.’’
Künyesi aşağıda bulunan, yukarıda bir bölümüne yer verdiğimiz düzeltme kararında Hukuk Genel Kurulu davacı tarafından delil tespiti yaptırılan zarar veya alacak miktarı hakkında bu miktarın belirli hale geldiği şeklinde yapılacak yorumun kanunun amacına aykırı olacağını ve dolayısı ile delil tespiti yapılsa dahi bu zarar veya alacak hakkında belirsiz alacak davası açılabileceğini hüküm altına almıştır.
Belirtmek gerekir ki delil tespiti davası sırasında dosyaya sunulan bilirkişi raporuna davacı tarafça veya davalı tarafça itiraz edilip edilmediği, açılan tazminat davasında dosya arasında başka bilirkişi raporu ya da raporlarının bulunup bulunmadığı, bu bilirkişi raporları ile delil tespiti davasındaki bilirkişi raporlarının örtüşüp örtüşmediği durumları da somut olay özelinde önem arz etmektedir.
Karar Künyesi:
Yargıtay HGK., E. 2019/4 K. 2019/202 T. 26.2.2019