İÇİNDEKİLER
I. YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN SORUMLULUĞU
1. GENEL OLARAK
2. FARKLILAŞTIRILMIŞ TESELSÜL
II. ANONİM ORTAKLIKLARDA YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN SORUMLULUKLARININ SONA ERMESİ
1. ZAMANAŞIMI
2. İBRA
2.1. İBRA KAVRAMI
a) TBK anlamında ibra kavramı
b) TTK anlamında ibra kavramı
2.2. İBRANIN HUKUKİ NİTELİĞİ
2.3. GENEL KURULUN İBRA KARARI ALMASI
a) Açık ibra
b) Örtülü (Zımnî) ibra
2.4. İBRA KARARINDA OY HAKKINDAN YOKSUNLUK
2.5. İBRA KARARI ALINMASINDA UYGULANACAK OLAN USUL
2.6. İBRA KARARININ GENEL KURUL KARARIYLA İPTAL EDİLMESİ
2.7. İBRA KARARININ İPTALİ DAVASI – İBRA DAVASI
2.8. İBRANIN HUKUKİ SONUÇLARI
KAYNAKÇA
-
Sermayesi belirli ve paylara bölünmüş, tüzel kişiliğe haiz anonim ortaklıklarda gerçek veya tüzel kişiliklerin yönetim kuruluna seçilmeleri ile birlikte yönetim kurulu üyeleri ve ortaklık arasında bir çeşit vekalet akdi meydana gelmektedir.
Yönetim kurulu, anonim ortaklığın amacını gerçekleştirmek için şirket sermayesini kullanmaya yetkilidir. Anonim ortaklığı dış ilişkide temsil eder ve yönetir. İşte bu yönetim sırasında yapmış olduğu hukuki iş ve işlemlerden dolayı da sorumlu tutulurlar. Bu sorumluluk çalışmada inceleneceği gibi doğrudan veya dolaylı sorumluluk olabilir. Yine çalışmada incelediğimiz gibi bu sorumluluğu kaldırmanın çeşitli yolları vardır. Bu yollardan birisi ise bu çalışmanın ana konusunu oluşturan genel kurulun alacağı bir karar ile yönetim kurulunu ibra etmesidir.
İşbu çalışmada genel olarak ibra kavramını, kararın alınma usulünü, çeşitli ibra edilme yolları ve ibranın hukuki sonuçları gibi konuları incelemekteyiz.
Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu md. 553/1’de düzenlenmiştir.
‘‘Kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlâl ettikleri takdirde, hem şirkete hem paysahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar.’’
Maddeden de anlaşılacağı üzere yönetim kurulu üyeleri kanuna veya ortaklık esas sözleşmesine aykırı yaptığı iş ve işlemlerden dolayı ortaklığa, ortaklara ve şirket alacaklılarına karşı verdikleri zararlardan dolayı sorumludurlar.
Bu sorumluluğun doğması için öncelikle bir zarar doğmuş olması gerekir. Şayet zarar doğmamışsa genel kurul üyeyi azil etmek (TTK 364) gibi bazı yaptırımlar uygulayabilse de TTK 553 uyarınca yönetim kurulu üyesinin sorumluluğuna gidilemeyecektir.
Yine maddede açıkça düzenlendiği gibi yönetim kurulu üyelerinin sorumlulukları kusurları olması halinde gündeme gelecektir. Kusursuz sorumluluk hali yoktur. Yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulabilmesi için mutlaka kasdi bir davranış içinde bulunmaları gerekmez. Hafif kusurlu davranışları bile onların hukuken sorumluluklarının doğması için yeterlidir.[1]
Sorumluluğun doğması hususunda, sorumluluğu doğuran yönetim kurulu kararına karşı üyenin hangi oyu kullandığı hususu da önem taşımaktadır. Şayet üye olumsuz oy kullandıysa bu karar özelinde sorumlu değildir. Aynı durumda mazereti kabul edilebilir, toplantıda bulunmayan yönetim kurulu üyesi de verilen karardan sorumlu tutulamaz.
TTK 557’de düzenlenmiştir.
‘‘(1) Birden çok kişinin aynı zararı tazminle yükümlü olmaları hâlinde, bunlardan her biri, kusuruna ve durumun gereklerine göre, zarar şahsen kendisine yükletilebildiği ölçüde, bu zarardan diğerleriyle birlikte müteselsilen sorumlu olur.
(2) Davacı birden çok sorumlu kişiyi zararın tamamı için birlikte dava edebilir ve hâkimin aynı davada her bir davalının tazminat borcunu belirlemesini isteyebilir.’’
İlgili maddeye göre sorumluluğu doğuran olayda birden fazla kişi sorumluysa bu kişilerden her biri diğer kişilerle birlikte kusurları oranında sorumlu olacaktır. Davacı da gördüğü zarar için birden fazla kişiyi dava edebilir ve zararları oranında tazminat borçlarının belirlenmesini isteyebilir.
Ancak farklılaştırışmış teselsülün uygulanamayacağı durumlar da bulunmaktadır. Farklılaştırılmış teselsül dış ilişkide geçerli bir ilkedir. İç ilişkide, yani yönetim kurulu üyelerinin birbirlerine rücu etmeleri bakımından bu ilke uygulanamaz. [2]
Farklılaştırılmış teselsül hususunda ayrıntılı bir yazıyı daha sonra bu site üzerinden yayınlayacağız.
Sorumluluk davaları özelinde kanun koyucu TTK 560’da genel bir zamanaşımı kuralı getirmiştir.
‘‘Sorumlu olanlara karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumluyu öğrendiği tarihten itibaren iki ve her hâlde zararı doğuran fiilin meydana geldiği günden itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Şu kadar ki, bu fiil cezayı gerektirip, Türk Ceza Kanunu’na göre daha uzun dava zamanaşımına tabi bulunuyorsa, tazminat davasına da bu zamanaşımı uygulanır.’’
Kanun koyucunun maddede düzenlediği üzere davacı zararı ve sorumluyu birlikte öğrenmesinden itibaren iki yıl içerisinde, her halde zararı doğuran olaydan itibaren beş yıl içerisinde sorumluluk davasını açabilecektir. Ancak sorumluluk doğuran fiil ceza müeyyidesi içeren bir fiilse ve bu ceza için TCK’de daha uzun süre bir zamanaşımı öngörülmüş ise tazminat davası anlamında da bu zamanaşımı uygulanacaktır.
Borçlar hukuku bakımından ibra, bir borç ilişkisinde tarafların bir borcu ortadan kaldırmak maksadıyla karşılıklı olarak yaptıkları sözleşmedir. İki taraflı yapılır, ibra edenin beyanı karşısında ibra edilen tarafında bu yönde bir irade beyanı olması gerekmektedir. Bunun yanında borçlar hukuku anlamında ibra sözleşmesi, varlığında ihtilaf bulunmayan bir borç için yapılır. Borcun doğumunda belirli bir şekil şartı aranmışsa da ibra sözleşmesi için belirli bir şekil şartı aranmamıştır.
b) TTK anlamında ibra kavramı
Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenen ibra ise tüzel kişinin yetkili organının kararıyla, hesap veren organın üyelerine karşı, bu üyelerce yapılan işlemlerin hukuka ve ortaklığın amacına uygun bulunduğunun bir karar ile beyan edilmesi anlamına gelir.[3]
Karşıya varması gereken tek taraflı yenilik doğurucu bir işlem ile karşı tarafın kabulüne ihtiyaç duyulmaksızın kişi, ibra edilebilir. Anonim şirketlerde ibra kararının alınması aşağıda inceleyeceğimiz gibi şekil şartlarına tabidir.
Anonim şirketlerde ibrada, çoğu zaman olup olmadığı ihtilaflı olabilecek bir borç hatta bazen hiç olmayan bir borç da ibra edilebilir.
Borçlar Hukuku anlamında kullanılan ibra sözleşmesi Alman hukuku bakımından ‘‘Erlassvertrag’’ kelimesi ile anonim şirketler anlamında kullanılan ibra kavramı ise ‘‘Entlastung’’ kelimesi ile karşılanmaktadır. Türk hukukunda ise farklı müesseseler olmasına rağmen aynı kavramla karşılanarak bir karışıklığa sebebiyet verilmiştir. [4]
TTK anlamındaki ibra, menfi borç ikrarıdır ve artık ibra edilen kişilere karşı sorumluluk davası açılamayacağı anlamına gelir.[5]
Yukarıda bahsettiğimiz TTK anlamındaki ibrada ibranın olup olmadığı ihtilaflı olabilecek bir borç hatta kanuna ve şirket esas sözleşmesine tamamıyla uygun bir yönetimde hiç olmayan bir borca karşılık yapılabilmesi menfi borç ikrarı olmasının doğal bir sonucudur.
İbranın menfi borç ikrarı niteliğinde olması Yargıtay tarafından da kabul görmüştür.
‘‘İbra hukuki niteliği itibariyle menfi borç ikrarıdır. İbra edilen işlemler hakkında sonradan maddi bir hataya dayanılmadan ibradan dönülerek ibraya konu işlemler hakkında dava açılması mümkün değildir. Ancak ibranın borçtan kurtatıcı sonucu doğurabilmesi ibraya konu işlemlerin açıkça ortaya konulması, bilinmesş ve tartışılmasına bağlıdır.’’[6]
a) Açık ibra
Açık ibra kararları, genel kurulda yönetim kurulundaki kişi veya kişilerin ibra edildiğinin görüşülüp açıklanması yoluyla yönetim kurulunu ibra eder. Bu ibra kararları kişi yönünden, belirli bir zaman yönünden yahut belirli konular yönünden sınırlamalar yapılarak verilebilir. [7]
Öğretide bu şekilde herhangi bir sınırlama ile verilen ibra kararlarına ‘‘özel ibra’’, sınırlama olmaksızın verilen ibra kararına ‘‘genel ibra’’ denilmektedir. Genel ibrada kişi sınırlaması da yapılamaz.
Yukarıda belirtildiği gibi ibra genel kurul tarafından yönetim kurulunu üyelerinin tamamına yönelik de olabilir bir kısmına yönelik de olabilir.
İbra kararı, genel kurulun bilgisine sunulmayan işlemleri kapsamaz. Genel kurulun bilmediği, onun için gizli kalmış işlemler için yönetim kurulu ibra edilmiş değildir.[8]
Yukarıdaki görüşe Yargıtay da katılmaktadır.
‘‘Ancak geçerli ibranın söz konusu olabilmesi için, başka bir anlatımla ibranın geçerli şekilde sonuç doğurabilmesi için, sorumluluğa esas işlem ve faaliyetin genel kurulda ayrıca ve açıkça tartışılması, normal düzeydeki bir ortağın anlayacağı şekilde ortaya konulması veya bilançoda gösterilmesi gerekir. Aksi halde ilgililerin sorumluluğu söz konusudur.’’[9]
Anonim Şirketlerin Genel Kurul Toplantılarının Usul ve Esasları ile Bu Toplantılarda Bulunacak Bakanlık Temsilcileri Hakkında Yönetmelik md.13’e göre yönetim kurulunun ibra edilmesi olağan genel kurul toplantısının zorunlu gündem maddesidir. Bununla birlikte ibra kararı her olağanüstü genel kurul toplantısında da alınabilmektedir.
b) Örtülü (Zımnî) ibra
Yönetim kurulunun örtülü bir şekilde ibra edilmesi TTK md. 424’te düzenlenmiştir.
‘‘Bilançonun onaylanmasına ilişkin genel kurul kararı, kararda aksine açıklık bulunmadığı takdirde, yönetim kurulu üyelerinin, yöneticilerin ve denetçilerin ibrası sonucunu doğurur. Bununla beraber, bilançoda bazı hususlar hiç veya gereği gibi belirtilmemişse veya bilanço şirketin gerçek durumunun görülmesine engel olacak bazı hususları içeriyorsa ve bu hususta bilinçli hareket edilmişse onama ibra etkisini doğurmaz.’’
TTK 424’e göre, verilen kararda aksine bir açıklama bulunmuyorsa bilançonun onaylanması ile birlikte yönetim kurulu üyeleri zımnen ibra olunur. Ancak bilançodaki hususlar gizlenmişse, gereği gibi belirtilmemişse, yanlış belirtilmişse ve bu hususta bilinçli bir hareket varsa bilançonun onaylanması ibra sonucunu doğurmaz.
Bilançonun tanımına dair kanunda bir açıklamaya yer verilmemiştir. TTK 68/1’de bilançonun varlık ve borç bilgilerinin yazılı olduğu finansal bir tablo olduğu yer almıştır.
Genel kurulun gündeminde hem ibra hem de bilançonun onayına dair maddeler bulunabilir. Bu hususta çeşitli değerlendirmeler yapmak gerekir.
Genel kurul, bilançoyu onaylamakla birlikte yönetim kurulunu ibra etmeyebilir. Diğer bir deyişle bilançonun onaylanması, genel kurulun ibrayı reddetmesini engellemez. Ancak öğretide yaygın görüşe göre ortada somut nedenler olmadıkça genel kurulun bilançoyu onaylayıp yönetim kurulunu ibra etmemesi TMK md.2 dürüstlük kurallarına uygun değildir.
Yargıtay da öğretinin bu görüşüne katılmakta bunun aksi davranışın dürüstlük kurallarına aykırı olacağını belirtmiştir.[10] Bilançoyu onaylayan genel kurul kararının yanında ibra etmeme kararı alınabilmesinin ‘‘somut bir nedene’’ bağlı olması gerektiğini aramaktadır.[11]
Ayrıca bilançonun onaylanmasının ibra sonucunu doğurabilmesi için TTK md. 515 uyarınca Türkiye Muhasebe Standartlarına göre şirketin malvarlığını, borç ve yükümlülüklerini, öz kaynaklarını ve faaliyet sonuçlarını tam, anlaşılabilir, karşılaştırılabilir, ihtiyaçlara ve işletmenin niteliğine uygun bir şekilde; şeffaf ve güvenilir olarak; gerçeği dürüst, aynen ve aslına sadık surette yansıtacak şekilde hazırlanması gerekir.
Öğretide Yargıtay’ın bir kararına dayanan görüşe göre hem bilançonun onaylanmasına hem de yönetim kurulunun ibra edilmesine yönelik gündem maddeleri bulunuyorsa bilanço onaylanmadan ibra kararı alınabilmesi mümkün değildir.[12] Ancak öğretide buna karşı bir görüş de bulunmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki TTK md.479/3 gereğince anonim şirket esas sözleşme değişikliklerinde, ibra hakkındaki genel kurul kararlarında ve açılacak olan sorumluluk davaları hakkındaki genel kurul kararlarında oyda imtiyaz kullanılamaz.
Oy hakkından yoksunluk TTK md.436’da düzenlenmiştir. Maddeye göre:
(1) Pay sahibi kendisi, eşi, alt ve üstsoyu veya bunların ortağı oldukları şahıs şirketleri ya da hâkimiyetleri altındaki sermaye şirketleri ile şirket arasındaki kişisel nitelikte bir işe veya işleme veya herhangi bir yargı kurumu ya da hakemdeki davaya ilişkin olan müzakerelerde oy kullanamaz.
(2) Şirket yönetim kurulu üyeleriyle yönetimde görevli imza yetkisini haiz kişiler, yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine ilişkin kararlarda kendilerine ait paylardan doğan oy haklarını kullanamaz.
Yönetim kurulu üyeleri ile şirket arasında vekalet akdi göz önünde bulundurulduğunda yukarıdaki maddenin birinci fıkrasına göre yönetim kurulu üyelerinin birbirlerinin ibrasında da oy kullanamayacağını söylemek gerekir. Yönetim kurulu üyeleri arasında müteselsil sorumluluk olduğu göz önünde bulundurulduğunda ibra edilecek üye dışında kalan diğer üyelerin de oy hakkından yoksun olması gerekir.[13]
Sadece yönetim kurulu üyelerinin değil yönetimde yetki sahibi olan kimsenin (murahhas müdür vb.) oy hakkından yoksun olmaları gerekir.[14] Oy hakkından yoksun bulunan paylar toplantı nisabında dikkate alınabilir ancak karar nisabında dikkate alınmaz.
Yönetim kurulunun ibrası kararında yönetim kurulu üyelerinin oy hakkından yoksun olması yukarıda incelediğimiz özel ibra kararında da genel ibra kararında da geçerlidir.
Açık ibra maddesinin gündemde olmadığı bir genel kurulda yönetim kurulu üyelerinin bilanço oylamasında oy hakkından yoksun olmalarını kabul etmek gerekir.[15]
Oy hakkından yoksun olan yönetim kurulu üyeleri toplantıya katılabilir ve tutanağa muhalefetlerini geçirebilirler.
Oy hakkından yoksun bulunan kişiler, başka kişilerin vekili sıfatıyla da oy kullanamazlar.
Genel kurul, anonim şirketin ibra kararını almaya yetkili organıdır. TTK 408/2-b uyarınca yönetim kurulu üyelerinin ibrası hakkında karar vermek genel kurulun devredilemez yetkilerindendir.
Genel kurul, ibra kararını TTK 418’deki olağan yetersayılarla alır. Yukarıda bahsettiğimiz oy hakkından yoksunluk hususu da ibra kararı alınmasında uygulanacak olan şekil şartıdır. Bu şartlara uygun alınmayan ibra kararı aşağıda da inceleneceği gibi iptale tabi olacaktır.
Şirket esas sözleşmesinde yetersayılar ağırlaştırılabilir. İlk toplantıda anılan nisaba ulaşılamadığı takdirde ikinci toplantıda yetersayı aranmaksızın salt çoğunluk ile ibra kararı alınabilecektir.
Bir anonim ortaklıkta ortakların tümünün yönetim kurulu olması durumunda veya anonim ortaklık tek adam ortaklığı şeklinde işletiliyorsa ibra kararı alınamaz.[16]
Yukarıda değindiğimiz gibi yönetim kurulu örtülü bir şekilde de ibra edilebilmekteydi. Poliçenin (finansal tablonun) onaylanması durumunda (aynı zamanda gündemde ibraya dair bir madde yoksa) iki durum ortaya çıkar. Şayet oy hakkından yoksun olan kişilerin kullandığı oylar dikkate alınmadığında dahi finansal tablolar onaylanabiliyorsa yönetim kurulu ibra edilmiştir. Ancak aksi durumda alınan karar aşağıda inceleneceği gibi iptale tabi bir karar olacaktır.
Yine yukarıda incelediğimiz gibi örtülü bir şekilde ibranın oluşabilmesi için sorumluluğa esas işlemin ayrıca ve açıkça tartışılması, ortaya konulması ve bilançoda gösterilmesi gerekliliği de ibranın şekline ilişkin bir şarttır.
İbra kararının yeni alınan bir genel kurul kararıyla iptal edilebilmesi mümkün değildir. İlgili husus TTK md. 558/1’de düzenlenmiştir. İbra kararı kurucu yenilik doğuran bir niteliktedir. Karşı tarafa ulaştığı anda hüküm ve sonuç doğurur. Geri alınamaz. Buna uyulmaksızın genel kurulca alınacak ibranın iptali kararları batıldır. Dolayısıyla bu kararın iptali istemiyle dava açılamaz. Ancak tespit davası açılabilir.[17]
TTK 445’e göre ilgililer genel kurulun ibra kararının iptalini dava edebilir. İlgili hüküm:
‘‘446 ncı maddede belirtilen kişiler, kanun veya esas sözleşme hükümlerine ve özellikle dürüstlük kuralına aykırı olan genel kurul kararları aleyhine, karar tarihinden itibaren üç ay içinde, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesinde iptal davası açabilirler.’’
Şeklindedir. Bu durumda ibra mahkemenin vereceği inşaî nitelikte bir iptal kararıyla ortadan kaldırılmaktadır. Şartlarının sağlandığı halde genel kurulun ibra kararına karşı yokluğun tespiti davası da açılabilir.
İbra edilmeyen yönetim kurulu üyeleri de mahkemeye başvurarak ibra edilmelerini talep edebilirler. Uygulamada ibra davası olarak adlandırılır.
Yukarıda bahsettiğimiz gibi bilançoyu onaylayan genel kurulun ibrayı onaylamaması TMK 2 dürüstlük kuralı anlamında bir çelişki doğurur. İbra davası da aslında temel olarak buraya dayanmaktadır.
Anonim ortalıkta alınan ibra kararı, şirketin iç işleyişiyle ilgili bir karardır. Bu nedenle şirketin alacaklısının açacağı bir alacak davasına, sorumluluk davasına herhangi bir etkisi bulunmamaktadır.[18]
TTK 558/2 uyarınca yönetim kurulu açık veya örtülü şekilde ibra edilmişlerse artık bunlara ortaklığın (şirketin) sorumluluk davası açması mümkün değildir.
Bunun yanında ortakların kendi zararları için açacağı davalar farklılık göstermektedir. Ortak doğrudan uğradığı bir zarar için kullandığı oyun rengi ne olursa olsun yönetim kuruluna dava açabilir. İbra kararı şirketin uğradığı zararlarla ilgilidir. Ortaklar kendi alacakları tazminatlardan vazgeçmemektedirler.
Ortak dolaylı uğradığı bir zarardan dolayı sorumluluk davası açacaksa TTK 558/2 uyarınca ibraya kullandığı oy önem arz edecektir. Çünkü eğer ortak ibra kararında olumlu oy kullandıysa dolaylı zararından dolayı bu yönetim kurulunun sorumluluğuna başvurması TMK md.2’ye aykırı olacaktır.
Ortak olumsuz oy kullanmış, oylamaya katılmamışsa dava açma hakları vardır ancak dava açma hakları TTK 558/2 ile sınırlanmıştır. Bu ortaklar altı aylık sürede tazminat davalarını açmalıdırlar. Süre hak düşürücü olup ibra tarihinden itibaren işler.
İbra kararının alınmasından sonra ortaklığa katılan ortak, ibra kararını incelemişse TTK 558/2 uyarınca yönetim kurulunun sorumluluğuna başvuramaz. Payını devreden ortağın oyunun rengi önem arz etmemektedir. Ancak devralan ortak söz konusu ibra kararından habersizse yine ancak ibra kararından itibaren altı ay içerisinde sorumluluk davası açabilecektir.
[1] Oruç Hami Şener, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku, 4.bs., Seçkin Yayınevi, Ankara, 2019, s.420
[2] Oruç Hami Şener, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku, 4.bs., Seçkin Yayınevi, Ankara, 2019, s.425
[3] Ersin Çamoğlu, Anonim Ortaklık Yönetim Kurulu Üyelerinin Hukuki Sorumluluğu, Güncelleştirilmiş ve Genişletilmiş 2. Bs., İstanbul, 2007, s.211
[4] Zühtü Aytaç, Anonim Ortaklıklarda İbra, BTHAE, Ankara, 1982, s. 9-10
[5] Oruç Hami Şener, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku, 4.bs., Seçkin Yayınevi, Ankara, 2019, s.336
[6] Y. 11.HD. E.2015/11856, K.2016/9175 (https://karararama.yargitay.gov.tr/, Erişim 10.11.2022)
[7] Raziye Aksu Özkan,’‘ Yargıtay Kararları Işığında Anonim Şirkette Genel Kurulun Bilançoya İlişkin Kararının Açık İbra Kararına Etkisi’’ Hacettepe Hukuk Fakültesi Dergisi, 11 (1) 2021: s.286
[8] Oruç Hami Şener, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku, 4.bs., Seçkin Yayınevi, Ankara, 2019, s.431
[9] Y. HGK. E.2017/874, K.2020/832 (https://karararama.yargitay.gov.tr/, Erişim 10.11.2022)
[10] Y. 11.HD. E.2018/2659, K.2019/4162 (https://karararama.yargitay.gov.tr/, Erişim 10.11.2022)
[11] Y. 11.HD. E.2019/3720, K.2019/6800 (https://karararama.yargitay.gov.tr/, Erişim 10.11.2022)
[12] Özkan, ‘‘ Yargıtay Kararları Işığında Anonim Şirkette Genel Kurulun Bilançoya İlişkin Kararının Açık İbra Kararına Etkisi’’ s.298
[13] M. Fahrettin Önder – Halis Karademir, ‘‘İbra Kararında Oy Hakkından Yoksunluk’’ Ömer Halisdemir Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi 10 (4) 2017: s. 181
[14] Oruç Hami Şener, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku, 4.bs., Seçkin Yayınevi, Ankara, 2019, s.430
[15] Önder – Karademir, ‘‘İbra Kararında Oy Hakkından Yoksunluk’’ s. 182
[16] Oruç Hami Şener, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku, 4.bs., Seçkin Yayınevi, Ankara, 2019, s.430
[17] Oruç Hami Şener, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku, 4.bs., Seçkin Yayınevi, Ankara, 2019, s.432
[18] Oruç Hami Şener, Teorik ve Uygulamalı Ortaklıklar Hukuku, 4.bs., Seçkin Yayınevi, Ankara, 2019, s.430